HATIRLAMIYORUM, SEN DE KİMSİN MİNİK?
0
"Hatırlamıyorum, bir sabah uyandığımda yanımda bu bebek vardı. Nereden geldiğine dair en ufak bir fikrim yok, yardım edin polis bey." Bu sözler karakolun duvarlarında yankılanıyordu. Kimsenin kendisini sevmediğini ve kendisine bir oyun oynandığını düşünmüştü. Ayrıca yanındaki bebek daha çok küçüktü ve ailesine muhtaçtı. Onu bir an önce ailesine kavuşturmak istiyordu. Öncelikle bebeğin kime ait olduğunu araştırmakla başlamışlardı işe. Birkaç gün içinde kişisel bilgilere erişilmişti ve bebeğin bir hastaneden alındığı tespit edilmişti. Hastane kayıp bebek hakkında bir ihbarda bulunmuştu. Hastaneyi arayıp yola koyuldular. Bu sırada zihninde birtakım şüpheci düşünceler dolanıyordu: "Ben yapmış olabilir miydim?" , "Hayır, canım! Neden yapayım böyle gaddarca bir şeyi?" , "O zaman kim ve neden yapmıştı?" , "Neden yatak odasında uyurken sabah kendimi koltukta uzanmış vaziyette buldum o zaman?" , "Ya da neden parkelerde çamurlu ayak izleri vardı?" , "Ya da neden odada yoğun bir hastane kokusu vardı?" Tüm bu sorular bir bir dolanırken zihninin odalarında hastaneye gelmişlerdi. O hastanedeki görevlileri alıp çocuğun ailesiyle konuşurken hastane müdürü, polis memurunu sessiz bir şekilde yanına çağırıp kayıtları izletmişti. "İyi de çok üzgündü ve ailesini bulması için o bize ihbarda bulundu." diyebilmişti polis memuru.
- Evet, dediğim gibi dissosiyatif amneziye sahip hastalar yaptıklarının farkına varmazlar ve yaptıklarını da hatırlamazlar. Bu, yaşanılan travmaya verilen bir tepkidir. Onun geçmişine bakacak olursak bu tepkinin sebebinin bebeğini daha 1 yaşını doldurmadan kaybetmesi olduğunu anlayabiliriz. Zihni bu acıyı kabullenemediği için sürekli hastanelere gidip yeni doğan bebekleri kendi bebeğiymiş gibi alıyor. Bunu o kadar titiz planlarla yapıyor ki fark edilmesi ancak sonraki günlere kalıyor. Bakın, size gelip şikayette bulunmasaydı fark edip müdahale etmemiz pek mümkün olmayacaktı. Ailesine durumu bildirdik, o yüzden ona karşı bu kadar nazik olabiliyorlar. Aksinin nasıl olacağını az buçuk tahmin edebilirsiniz zaten.
Yukarıdaki kısa hikâyede dissosiyatif amneziden ya da diğer adıyla unutkanlık çözülmesinden bahsedilmektedir. Hikâyede de belirtildiği gibi bu bozukluk, travmaya ait önemli kısımlar ile travma kaynaklı davranışların önemli bölümünün unutulmasını kapsamaktadır. Peki, gelelim bu yazımızda neden dissosiyatif amneziye değindiğimize. Öncelikle bu tarz rahatsızlıklar çok fazla dikkat çeker (halk arasında merak uyandırır) ve ilgi uyandırır. İnsanlar bunları koca koca kitaplardan öğrenmek yerine film, dizi, roman gibi sanatsal eserlerden incelemeye de bayılırlar. Çünkü örnek, tanımdan daha akılda kalıcıdır. Ayrıca örnekler öğrenme sürecini kolaylaştırırlar. Mesela ben size bu bilgileri "DSM-5'i Kolaylaştıran Klinisyenler İçin Tanı Rehberi" ve "Kızıl Gelincik" isimli kitaplardan aktarıyorum. Bu iki kitapta yer alanları biraz değiştirerek yukarıya yazdım. Eğer sizlere bir tanı kitapçığı gibi aktarmış olsaydım muhtemelen yazının ortalarına doğru sıkılacaktınız ama örnekle açıklamış olduğum için zaman alsa bile bu bilgileri hatırlayacaksınız. Bu ve benzeri rahatsızlıkları anlamlandırabilmek adına yukarıda sözünü ettiğim iki kitabı okuyabilirsiniz. "DSM-5'i Kolaylaştıran Klinisyenler İçin Tanı Rehberi" isimli kitap biraz daha akademik bir dille yazılmış olsa da ana kitaba (DSM-5'in kendisine) nazaran daha anlaşılırdır. "Kızıl Gelincik" ise tamamıyla polisiye, gerilim ve psikolojinin harmanlanmış olduğu bir kitaptır ve seri cinayetlerin adli tıp kurumundaki kişiler üzerinde bıraktığı etkileri çarpıcı bir şekilde kaleme almaktadır. Bu sayede birtakım rahatsızlıkların belirtilerini ve kişilerde yarattıkları hisleri daha net anlayabileceğinizi düşünüyorum. Şimdilik yazımızı burada sonlandıralım, diğer yazılarda görüşmek üzere, kendinize güzel bakın.
Makaleyi Paylaş
Anahtar Kelimeler:
Yorumlar