NİÇİN SEVİYORUZ?
0
Onu o olduğu için mi seviyorsun yoksa zihnindeki tanıma uyduğu için mi?
Aslında birçok sevgiyi yaratan zihindeki imajdır, tıpkı olana yüklediğimiz anlam gibi. Anlam değiştikçe his ve düşünce de değişir. Zihindeki imaj değiştikçe sevginin boyutu değişir, hatta bazı durumlarda sevgi yerini diğer duygulara bırakır. Bu imajları kaldırırsak ve karşımızdakini olduğu gibi kabul edersek (tabii ki “ben buyum” ifadesini savunanları kastetmiyorum.) sevgi ulaşılması gereken bir amaç değil de daima içimizde olan bir benlik halini alır. Elbette bu imajlar birer şema olduğundan bir anda ortadan kaldırılmaları mümkün olmuyor. Bu zorluk yüzünden vazgeçmek de olmaz. Başlangıç için karşımızdakini tanımaya çalışabiliriz. Tutum, davranış ve duyguları onun niyetini yansıtacağından durumlar içerisinde nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu anlamlandırabiliriz. Şimdi burada karşı cümle olarak şu sunulabilir:
“Anlamlandırmalarımız da bizim şemalarımız dahilinde değil mi? O halde onu tanırken bile aslında kendimizce tanımış olmuyor muyuz?”
Eğer “ben olsaydım bunu yapardım” diyorsanız bu sorunun cevabı “evet” olur. Ancak bir davranışın yarattığı sonuçları, ne niyetle yapıldığını, karşısındaki kişiyi nasıl etkilediğini düşünüyorsanız, kısacası davranışı yapanın ve davranışa sebep olanın gözünden olaylara bakabiliyorsanız bu sorunun yanıtı “hayır” olur. Bu ifadeler tek bir kavrama işaret ediyor: Empati. Empati düzeyiniz ne denli yüksekse tanımlamalarınız da o kadar az “bencilce” olur. Aksi durumda ise sadece zihninizdeki şemalara bağımlı yaşamaya meyilli olursunuz.
Bir diğer soru işaretimiz şu olabilir:
“Bir insanı yukarıda bahsettiğimiz gibi tanıdığımızda bir şema oluşturmuş oluruz. Sonrasında tanıdığımız her insanı bu şemaya göre değerlendirmemeye çalışmak ne kadar kolay olabilir?”
Evet, başlangıçta çok zorlanabilirsiniz ve bu bir gerçek ancak çoğu durumda olduğu gibi burada da ne kadar dikkatli bir çaba sarf ederseniz duruma o kadar adapte olmuş olursunuz. Tek seferde başarılabilecek bir şey değildir ama üstüne düştüğünüzde de eskisi kadar zorlamayacaktır. Her tanışacağınız insan için ayrı bir tanıma süreci gerektiğini kavramaya başlamak, zorluğun yarısından fazlasının üstesinden geldiğinizin kanıtıdır. İnsan zihni pratik çalıştığı için tek şema, tek parça, tek davranış-duygu-tutum ile birçok şeyi açıklamaya çalışır. Açıklayamadığı zaman ise dengesizlik durumuna (“neden böyle oldu” sorgulaması ve içsel hesaplaşma) geçer, işte tam olarak burada kendinizi ve olguyu sorgulamanız gerekiyor. Sorguladığınızda muhtemelen yukarıda bahsettiğim “her durum/kişi için ayrı şema” pozisyonuna geleceksiniz. Buradan sonrası kendiliğinden açılmaya başlayacaktır.
Son olarak şu soruya da açıklık getirip muhabbetimizi noktalayalım:
“İnsan sevilmeyi veya mutlu olmayı ister ve çoğunlukla da bunu amaç edinir. Nesi yanlıştır bunun?”
Tam olarak amaç olması yanlıştır. Mutluluk, hedef değildir ve onun temel ögesi spontanlıktır. Şöyle bir düşündüğünüzde çokça çaba harcayıp elde ettiğiniz bir amaç ile ufacık ama düşünülmüş bir hareket arasındaki mutluluk farkı gözünüze çarpacaktır. Genel olarak elde edilen şey bir süre sonra etkisini yitirir ancak hayatın beklenmedik ama ufak armağanları daima aklınızda yer edinir.
Makaleyi Paylaş
Anahtar Kelimeler:
Yorumlar